hayat hikayesi


artık uyanmalıyım. uyanmak zorundayım. bu olmalı. hem bu şimdi olmazsa ne vakit olur?  ah kadınlar… ömrümün neredeyse tamamı -belki de tamamıdır- sizi ve de sizin erkeklerle olan münasebetlerinizi irdelemek ile geçti. her şey gibi bu da anlaşılabilmeliydi. anlaşıldı da. siz bu hususta kendinize derin manalar ilave ederek kendinizi basit ve kıymetsiz göstermekten uzaklaşmak dileseniz bile bu mümkün değil. her şey basittir. Yüce Mevla’dan gayri. öyle ya herkes yaşamı boyunca tıpkı bir devletin hayat serüveni misali kuruluş yükselme duraklama ve çöküş sürecini izler. -öyle de olmalı değil mi?-  ve yine istisnasız herkes (insanoğlu) ve her şey yükseliş sürecindeki o bölüntülü skalada bulunan o en yüksek seviyesine bir an evvel ulaşmak diler. o (insanoğlu) bunu yaparken biz dedik ki: insanoğlu onurlu, gururlu bir varlıktır. hiçbir vakit, hiçbir surette emeklemelerini, attığı ilk bebek adımlarını görmemizi istemez. hep bir perdeleme, hep bir göz boyama. hep bir illüzyon. kısacası yalan dolan. iyilikler ve kötülükler bir arada. şifalı ve zehirli otların aynı anda bir kazanda karıştırılıp hazırlanması ve neticede bu şekilde hazır edilen bir ilaçtır insanoğlu. öyle ki durum aslında bu ilaçtan içene yahut içenlere şifa umulmaya çalışılmasıdır. ne derece şifa bulunabilirse artık. işte istisnasız insanoğlunun basit ve en kısa tarifi bu. şimdi gelelim kadın erkek münasebetindeki basit tarife: esas kural şu: istisnasız tüm kadınlar koşmakta olan erkekleri her zaman, her durumda sever ve kendilerine rağbet eder. ama nasıl bir koşma bu? nereye doğru? kâinatta bulunan her şey bir zıtlık ile yaratılmış. Yüce Mevla kendisinden gayri her varlığa bir akis katmış. buradan hareketle bir mıknatıs düşünün kadının mıknatısın – tarafı erkeğin ise + tarafı olduğunu. hikâye şöyle gelişir: mıknatısın + tarafı (erkek) masa üstünde sabit halde duran – ve beyaz atlı prensini beklemekte olan- mıknatısın – tarafı (kadın) ile tesadüf eder. normalde doğa kuralı gereği bu ikisinin birbirlerini çekmeleri lazım. ama hadise böyle gerçekleşmez. çünkü etrafta başka + taraflar (erkekler) da vardır. onlar da aynı anda olay mahaline tesadüf etmişlerdir. işte o an bir duraksama, bir kafa karışıklığı, kısa mantıksal bir muhakeme süreci işler – tarafın (kadın) zihninde. ama tam karar da veremez. şu veya budur diyemez ve böylelikle topu zamana atar. işi akışına bırakır. sonra bir şey olur ve o + taraflardan (erkekler) hemen hepsi – tarafa (kadın) doğru koşmaya başlar. fakat onlardan sadece biri semavi bir güç tarafından  bilinçli bir şekilde cebri olarak tam aksi yöne (kariyer hedefine) doğru koşturulur. herkesten farklı olarak aksi yönde koşturmakta olan bu + taraf (erkek) doğal olarak – tarafın (kadın) dikkatini çeker. çünkü hisleriyle değil o da tıpkı kendisi gibi akılcı ayakları yere basar şekilde hareket etmiştir. (kadınların ekseriya duygusal varlıklar oldukları düşünülür niye? kolay ağladıkları için. hayır  ağlamalarının zırlamalarının kaynağı duygusal oluşları değil erkeğe göre olan fiziksel zayıflıklarıdır. kadın sadece hormonal bir dengesizlik içine düştüğünde (regl, gebeligin neredeyse tüm süreci, menopoz) kısa süreli olarak duygusallaşır kalan zamanda ise kadın her zaman akılcıdır. asla duygusal değillerdir bu yüzden erkeklere nispeten son derece acımasız olabilirler. (neyse ki verilen bu fazladan acımasızlığa karşılık tüm mevcudatı  son derece hassas surette ayarlamış olan Yüce Mevla’m bu sefer de fiziksel gücü kendilerinden kısmış.)  neredeyse tüm hayatı boyunca aklıyla değil duygularıyla hareket eden tek varlık erkektir. yani asıl duygusal varlıklar erkeklerdir. ve çoğu erkek bu gerçekten bihaberdir.) işte artık zaman bir anda kıymetini yitirir. artık hiçbir şey zamana bırakılamaz. çünkü karar verilmiştir. – kutup (kadın) koşması gereken istikameti bulmuştur. aksi yönde kariyer hedefine doğru koşan ve ayakları yere sağlam basan gerçekçi bir lokomotif olan + tarafın (erkek) peşine takılacaktır. (yani idealist olanın ama yanlış anlaşılmasın kesinlikle bir hayalperestin değil.) diğer + kutuplar (erkekler) – kutba (kadın) adeta yapışsalar da bu uğurda telef olsalar da nafile. aslında durum tipik bir kaçan kovalanır durumu. lakin bilinçsizce bir kaçma kovalamacadır bu. yani onu da şöyle izah edeyim ve bu konuyu nihayetlendireyim. aksi tarafa doğru koşturulan + taraf (erkek) aslında kendisinin peşinden koşmakta olan – taraftan (kadın) ekseriyetle bihaberdir. kafasında kariyer hedefinden başka bir düşünce yoktur çünkü. kendisine doğru koşmakta olan diğer + taraflardan (erkekler) kaçarcasına uzaklaşan – taraf (kadın) ise kendisine doğru koşan + taraflardan (erkekler) bihaberdir. onunda kafasında tek bir + taraf (erkek) vardır.  işte tüm mesele bundan ibarettir.


  1 Ağustos 2023  |


içerik yazarı:   admin (yazar profili)

içerik yayın tarihi:   31 Aralık 2022


bu içerik ilgini çekti mi?

0 / 0

hayır mı? öyleyse belki de ilgini cezbedecek o özel içerik bunlardan biridir:

(unutma! gönlümüzden geçen yalnızca bakıp geçen bir seyyah olman değildir. durup nihayete eren bir dost olmandır. ki işte bu vesile ile aramıza katılman dolayısıyla değerli üyeliğin bizleri ziyadesiyle memnun edecektir.
Bir yanıt yazın0

e-posta adresiniz yayımlanmayacak. gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir.