osmanlı neden çöktü


altı asırlık Osmanlı devleti’nin refah çağının son bulması ve çöküş süreci şaşılası şekilde batı âleminin ortaçağ karanlığından çıkması ve büyük yüzyıl denilen sürece ulaşmaları ile maalesef ki aynı zamana denk gelmiştir. (gerçi hiçbir şey tesadüfen gerçekleşmez.) batı’nın hindistan’a yeni yollar araması ve bulması, böylelikle Osmanlı üzerinden geçen zorunlu ticaret yollarını baypas etmesi, amerika belasının ortaya çıkması ve palazlanması, Osmanlı devleti’nde tahta oturan liyakatten yoksun (ilim, irfan ve tecrübe anlamında) hükümdarlar, (ekber ve erşed sistemi bile bu hususta tam manasıyla muvaffakiyet sağlayamamıştır.) mevcut sorunsuz işleyen askeri sistemin ayarlarıyla oynanması (örneğin: tımar sisteminin ve tımarlı sipahiler’in değersizleştirilerek ulufe yoluyla yeniçeriler’in yükseltilmesi ve hazineye yük bindirilmesi), batı âlemindeki faydalı faydasız, lüzumlu lüzumsuz tüm gelişmeleri yakinen takip eden ve etkilenerek kendisine modellemek isteyen meşrutiyet meraklısı olan reayadan entel geçinen sözde aydın fakat taklitçi jönler vb. tüm bunlar duraklama nihayetinde çöküş sürecinin ana nedenleridir. bir buddha öğretisiydi yanılmıyorsam “tüm oluşlar bozuluşlarla beraberdir.” sistem ne kadar kusursuz görünürse görünsün her zaman muhakkak surette bir son her zaman vardır. ama yine de ekseriya buna insanlar neden olur. bir film izlemiştim. mozart’ın yaşam öyküsünü anlatan bir film idi. filmde bir sahnede asilzade olduğu anlaşılan bir hanımefendi bir diğerine elbise provası esnasında üzerindeki elbiseyi göstererek dikkatimi cezbeden bir söz söyledi: “baaak nasıl olmuş? bu sene her şey Osmanlı” duyunca bir afalladım. yanlış mı duydum acaba dedim kendi kendime? hayır, yanlış duymamıştım. ve o an anladım ki batı tarafından “hasta adam” olarak nitelenen ve içimizdeki aydın geçinenlerce de (güya bizden bizim tarafımızdan ve dahi bizden olan jönler tarafından) o dönemde cehalet ayrıca fakr-u perişanlık ile boğuşan masum Osmanlı devleti tebaasına fırsattan istifade cebri şekilde kötü, değersiz, işe yaramaz, kokuşmuş bir devlet gibi gösterilmeye çalışılan ve bu şekilde unutturulan Osmanlı ve dahi ecdadımız) meğer bir zamanlar gerçekten de dünyanın süper gücüymüş. (ve ne hazindir ki ben bunu bir film repliğiyle ancak fark edebildim. o kadar üstü kapatılmış yani şanlı Osmanlı’nın) üstelik ben buradan Osmanlı’nın duraklama ve çöküş arifesinde bile halen batı’yı her anlamda -ki burada söz konusu olan sadece moda- etkileyebilecek düzeyde olduğu sonucunu çıkarmıştım. çok hoşuma giden bu durum karşısında bir Türk olarak gurur da duymuştum. çünkü öylesine alışmışız (alıştırılmışız) ki batı’nın etkisinde kalmaya ve kendimizi batı’nın küçük kardeşi gibi görüp ona yaltaklanmaya, yahut kendimizi bir vesayet gibi hissetmeye. ama burada asıl sorulması gereken soru şu: biz bu hale nasıl geldik ya da getirilebildik? işte asıl soru bu. bu soruya verilebilecek tek bir cevap var: cehaletten kaynaklanan derin uyku hali elbette. bir diğer soru: şimdi ne yapmalıyız? bir an evvel uyanmak ve bu şekilde yeniden dizginleri ele almak, ivedilikle yapılması gereken şey aslında tam da bu.


  4 Ağustos 2023  |


içerik yazarı:   admin (yazar profili)

içerik yayın tarihi:   26 Aralık 2021


bu içerik ilgini çekti mi?

2 / 0

hayır mı? öyleyse belki de ilgini cezbedecek o özel içerik bunlardan biridir:

(unutma! gönlümüzden geçen yalnızca bakıp geçen bir seyyah olman değildir. durup nihayete eren bir dost olmandır. ki işte bu vesile ile aramıza katılman dolayısıyla değerli üyeliğin bizleri ziyadesiyle memnun edecektir.
Bir yanıt yazın0

e-posta adresiniz yayımlanmayacak. gerekli alanlar * ile işaretlenmiştir.