karakter yapılarının bütünü olan kişiliğin karpuz çekirdeği gibi genetik kod yumağı şeklinde ebeveynlerden veya ebeveynlerin hısımlarından sentezlenerek oluştuğu bu şekilde doğuştan husule geldiği bununla beraber sonradan çevresel etmenler neticesinde geliştiği oturduğu ve son haline gelmiş içi farklı dışı aynı bir karpuz meyvesi gibi olduğu barizdir. evet, tinsel olarak oldukça farklı dış kabuklarımız ise şaşılacak derecede benzer olabilir. karakter yapıları açısından birbirlerine benzeyen insanlar var mıdır? evet, vardır. fakat tek yumurta ikizlerinin dahi hiçbir zaman karakter bakımından aynı olmadıkları bilinen bir durumdur. yani düşünüldüğü gibi benzer veya aynı durumlar karşısında aynı şekilde düşünmezler, aynı şekilde hareket etmezler. bununla beraber toplumda aykırı davranışlar sergileyen yahut tüm çabalarına karşılık kendilerini topluma sevdirebilmekten oldukça uzak fertlerin değişebileceklerine dair toplumun diğer fertleri arasında yaygın bir yanlış kanı vardır. “ağaç yaşken eğilir.” sözünün doğruluğuna da inanmayan biri olarak şunu söyleyebilirim. iki insan düşünün az evvel belirttiğim gibi tek yumurta ikizi dahi olsalar benzer veya aynı durumda ya da olayda verecekleri tepkiler istemsiz bir bambaşkalıkta olacaktır. çünkü bu insanların genetik kod yapılarının oluşmasından hangi hısım veya hısımlarının baskın rolü olduysa bu kişiler genetik açıdan benzedikleri o baskın hısım veya hısımlarının bu anılan benzer veya aynı durumda ya da olayda verecekleri tepkinin aynısını mutlak surette sergileyeceklerdir. bu tepkiler ise zamanla alışkanlığa dönüşecek ve kalıplaşacaktır. dolayısıyla vazgeçilmez hale (inat) gelecektir. yani kişinin bir olay veya durum karşısında verdiği istemsiz aykırı tepkisel halleri toplumdaki diğer fertler gerek nasihat vererek gerekse güç kullanarak törpülemeye kalktıklarında ters tepecek ya sonuç daha olumsuz bir hale gelecek ya da kişi değişmiş, ayak uydurmuş gibi görünecektir. buradan çıkan sonuç karakterin asla değişmeyeceğidir. sadece kişiye sözlü veya fiziki olarak uygulanan yaptırımdan doğan bir ayak uydurma bir değişim gibi görünebilir lakin asla değişim mümkün olamaz. buna inadın kırılması denir. fakat en ufak bir boşlukta değişmiş gibi görünen (inadı kırılan) fert yeniden doğasına (karakter yapılarına) uygun olarak davranmaya başlayacaktır. toplumda aykırı olmayan karakter yapısı bakımından uyumlu, mülayim, oturmasını kalkmasını bilen bu vesileyle sevilen zatların bu hallerinin asla ve asla ebeveynleri yahut çevreleri tarafından iyi yetiştirilmeyle yahut kendilerini yetiştirmeleriyle ilintili olmadığı bilinmelidir. bu hallerin onların özel meziyetleri olduğu da asla düşünülmemelidir. yaratılış kanunlarına muhalefet etmek istememekle birlikte şunu söyleyebilirim. burada aslında sadece “Allah seni özene bezene yaratmış” sözü gerçeklenmiştir. Allah Peygamber efendimizi (S.A.V) harikulade denebilecek karakter yapılarıyla dahası bunun bütünü olan kişilik ile yaratmıştır. kişilik ise ahlakı şekillendiren onu iyi veya kötü hale sokan bir araçtır. Peygamberimiz (S.A.V) güzel bir kişilikten ve bu yüzden dolayısıyla güzel bir ahlaktan ibaret nadide bir şahsiyettir. şimdi gelelim karakter yapıları bakımından olumsuz ve uyumsuz olan, bu sebeple sevilemeyen, kişilikleri anormal veya bozuk görünen fertlere. bu onların suçu muydu? Allah bu kişileri sevmediği için mi ya da onlara bir garezi olduğu için mi genetik karakter yapılarını, kişiliklerini, dolayısıyla ahlaklarını bozuk olarak yaratmıştı? elbette hayır. işte burada da bir imtihan vesilesi ortaya çıkmaktadır. kişinin değişmez bozuk ahlakı ona yüklenen imtihan vesilesidir. haram olan işleri işleme eğilimleri olanlar örneğin zina. buna düşkün olmak durumu. yahut sadece biriktirmek hastalığı diğer adıyla cimrilik. işte burada da değişmek mümkün olmasa bile kişinin durumun vahametinin farkına varabilmesi, kendini hepten durduramasa bile frenleyebilmesi, yahut buna çabalaması, muktedir olamasa dahi tövbe istiğfar ile Hakk’a sığınması gerekmektedir.
17 Ocak 2025 |
içerik yazarı: admin (yazar profili)
içerik yayın tarihi: 15 Haziran 2022