inançsızlık sistemleri üzerine düşünceler


felsefede

ve gündelik hayatın kendisinde

inanış şekilleri hep belli başlıdır

bunlar ise

agnostizm

ateizm

deizm

ve teizm

olarak dört başlıkta incelenir

herbiri hakkında savunucuları

kitap yazacak kadar ziyade süslü cümleler

ve kafaları çorba eden savlarını ispat nevinden türlü çabalara girişseler de

bunların herbiri esasında çok kısa şekillerde özetlenebilinir de

 

agnostizm:

yaratıcı yoksa

varlığından zaten söz edilemez

varsa da

yokluğu söz konusu değildir

ancak ne varlığını bilebiliriz ne de yokluğunu

herşeyi bildiğini sanan

adına da beyin denilen

ve soyut şekilde akıl etmemizi sağlayan

fiziksel nesne de neyin nesi oluyor

sonsuzluktaki ederi nedir

hacmi nedir

kütlesi nedir

sonsuz kabul edilebilir bir alem içerisinde

yine fiziksel olarak yok hükmünde kabul edilebilir bir nesneye

bu kadar anlam yüklemek ne derece doğrudur

dolayısıyla hiçbir var oluşun

veya tersi şekilde yok oluşun hakikatini kavrayabilmek

akledebilmek

biz insanoğlu için mümkün bile değildir 

objektif yorum:

agnostizm

inançtan çok

rasyonalizmin yani akılcılığın zıttı bir görüş sistemidir

esasında

aklın hakikati anlamak hususundaki yetersizliği

insanoğlunun acziyetini kabul edişi

enaniyetten(kibir) uzaklaşmak noktasında

genel geçer mantıklı çıkarımlar ve yönelimler yapmaktadır

ancak eksi olarak bu çıkarımı

zaten karşıt olduğu nesnel beyni

dolayısıyla soyut aklı ile yapmaktadır

(rasyonalizme karşı olduğu halde ondan destek almaktadır)

hülasa bu inanç sisteminin asıl menbaı aslında rasyonalizmdir

 

panteizm:

agnostikler gibi arada derece kalmak yerine

sonsuz kabul edilen

sınırları akıl ile tahayyül edilemez

yadsınamaz şekilde

fiziksel bir gerçek olarak gözler önünde olan

bilinen ve adına alem adı verilen bu harikuladeliğin

kendisine şapka çıkartmak

onu

içindeki irili ufaklı tüm mevcudatı ile beraber

yaratıcının kendisi kabul etmek şeklindeki inanıştır

panteizm

materyalizmin kendisinden beslenip

maddenin sonsuzluğu ve harikuladeliğinden yola çıkılarak

ortaya atılan

mutlak şekilde karşı konulamaz

aşılamaz

yenilemez

yutulamaz bir güç gibi görünen

cansız maddesel evrenin

içinde barındırdığı

tüm canlılık ve cansızlık alametleriyle birlikte

bilcümle yaratıcı vasfı kazandırılmasıdır

 

panenteizm:

panteistler gibi

herşeyi kapsayan

evrensel kümenin esas kaynağını

yaratıcının kendisine atfetmekten ziyade

yaratıcının

evrensel kümenin de üzerinde

ondan bağımsız ve ayrı olarak

evreni husule getirdiğini savunur

esasında bu görüş

semavi dinlerin görüşü olan

yaratıcının evreni yarattığı

(yani evrenin içindeki canlı cansız olan her zerre ile yaratılmış olduğunu)

ve evrenden özge olduğu

evrenin de üzerinde olduğu

mutlak olarak hakim ve üstün olanın

yaratıcının kendisi olduğu inancıyla örtüşmektedir.

 

ateizm:

agnostizmin aksine

bu inanış

yaratıcı gerçekten var mıdır

yoksa yok mudur sorusuyla hiç uğraşmaz

bu inanışın savunucuları

bu konu üzerinde düşünsel bir çaba sarf etmeye gerek dahi görmez

doğrudan yaratıcıyı yok kabul eder

meselenin üzerini kapatır

ve kendilerince bir tür huzura ererler

toplumsal yapı itibarıyla

ateizm inancına eğilimli olanlar

veya bu inanç sistemini benimseyenler

gündelik hayatta muhalif tabiatlı anarşizm yanlısı kişilerdir

bu kişiler

genel manada kayıtsız şartsız özgürlükten yana olduklarından

üzerlerinde ufak veya büyük herhangi bir baskı unsurunu hissetmek istemezler

dolayısıyla da

iradelerini veya yetilerini sınırlayan bir otoriteyi kabul etmekten şiddetle kaçınırlar

bu otorite bir piramidin tepe yönetici pozisyonundaki bir insan da olabilir

soyut olan ama inananlarca var olduğu iddia edilen her şeyden münezzeh bir yaratıcı da olabilir 

onlar için hepsi birdir

görece objektif yorum:

esasında bir inanan olarak

bu hususta objektif yorum yapabilmem mümkün olmamakla birlikte

subjektiflikten en uzak şekilde şu söylenebilir ki

bu inanışın temelinde

benlik duygusu

koşulsuz özgürlük

ve hazcılık

olduğundan

kendisi rasyonellikten belirgin şekilde uzaktır

bu inanışın savunucuları

agnostikler gibi düşünmeyi

ve sorunu çözmeyi deneyip

bu yolda herhangi bir yetersizlik

çaresizlik

ve ümitsizlik içerisine asla düşmedikleri gibi

kendilerini yetersiz ya da çaresiz de hissetmezler 

ancak yaratıcının var olmadığını

kesin bir ön kabul ile doğrudan

ve içgüdüsel olarak kabul edip

yaratıcının yokluğunu ispat etmek için

hiç kafa patlatmadıklarından

bu yokluğu ispat hususunda

inananlar nezdinde çoğu kez yetersiz kalırlar

 

deizm(veya islamdaki adıyla münafıklık):

ateizmin yumuşatıcı kullanılarak yumuşatılmış

ve görece güzel kokulandırılmış halidir denebilir

bu sebeple

günümüzde bu inanç sisteminin taraftarları

musevilik

isevilik

veya müslümanlık gibi

semavi inançlara mensup bulunan ebeveynlerin

hem inanç

hem de anane bakımından eksik

ve dini bilgi bakımdan da yetersiz yetiştirmiş oldukları evlatları sayesinde

(dolayısıyla kısmen de olsa kendilerini muhalif hisseden kayıtsız şartsız özgürlük düşüncesini benimsemiş genç nesiller arasında)

her geçen gün biraz daha artmaktadır

deizmin savunucuları

tıpkı ateistlerin yaptıkları gibi

ön kabul ile

aklı ve zekayı tümden saf dışı bırakmazlar

akıllarına ve sorgulama yeteneklerine son derece güvendiklerinden ötürü

agnostikler gibi sonsuzlukta pes edip yollarını şaşırıp çaresizliğe düşmek yerine

veyahut

inananların yaptıkları gibi edimsel bir koşullanmanın eseri gibi görünen

tam teslimiyet durumunun da mantıklarına tümden ters düşmesinden mütevellit

hepsinin yerine kısmi şekilde yumuşatılmış

ve kendi koydukları belirli şartlara bağlı olan

dolayısıyla kusursuz

ancak kendi hayal dünyalarına göre

kafalarında diledikleri gibi şekillendirdikleri

ve hareket alanını da belirledikleri

kendi idealarına bağımlı bir yaratıcının kudretine teslimiyet modelini kabul ederler

deistlere göre herşey

yaratıcı tarafından önceden kusursuz şekilde yaratılıp kendi haline bırakılmıştır

haliyle kusursuz olarak yaratılmış bu düzene

sonradan müdahale etmek de anlamsızdır

dolayısıyla insanoğluna gönderilmiş herhangi bir din yoktur

ve şu durumda

din denen olguya aslında gerek te yoktur

yaratıcı verdiklerine karşılık

kimseden bir geri dönüş

bir karşılık

ve bir şükür de kesinlikle beklememektedir

O

sadece tüm maddesel alemi kusursuz bir şekilde yaratarak

tüm canlıların hizmetine sunmuş

(teslim etmiş)

ve alemi kendi doğal haline

yani kendi akışına bırakmıştır

bu kusursuz sistem ise

aksamadan

süreklilik olgusu ile sonsuza değin işleyecektir

(bir fiziksel alemde gözlemlenebilen bir sebep sonuç silsilesiyle bir yok oluş baş gösterdiğinde öte tarafta farklı bir fiziksel alemde yeniden bir canlılık başlayacaktır ve bu böyle sürüp gidecektir)

ölen canlılar için

yeniden farklı bir fiziksel veya farklı bir manevi alemde var oluş düşünülemez

ölen ölmüştür

ve tamamıyla yok olmuştur

hal böyle iken

böyle bir durumda hiçbir canlı varlık için

öte bir alemde bir ceza veya ödül sistemi ile

yeniden yaratılış

ve bu öte alemde ıstırap içerisinde

veya müreffeh şekillerde sonsuza değin yaşamak algısı da

bu inanç sistemine göre kesinlikle var olamaz

tamamıyla subjektif yorum:

bu inanç sistemini yorumlamazdan evvel

şu detayı mutlak surette belirtmeliyim:

aslında deist olan kimselerin atladıkları

veya gözlerinden kaçırdıkları en önemli detay

yaratıcı dışındaki yaratılmış olan her şeyin

her canlının

veya her nesnenin

ya da cansız sistemlerin

alemlerin

kendilerinin kusursuz olmadıklarıdır

esasında yaratılışın kendisi kusursuzdur

yani işleyen sistem kusursuzdur

sistemin kendisi

ve içerisinde yaratılmış olanların öz muhteviyatı değil

öyle olsaydık

adımız yaratılan değil

kusursuz bir yaratıcı olurdu

işte tam da bu yüzden

önünde sonunda tüm sistemler bozulmaya veya yok olmaya mahkumdur

şimdi bunu aradan çıkardığımıza göre

gelelim yorumuma:

dikkat ederseniz agnostizmden deizme doğru objektiften subjektife doğru kayan bir yorum silsilesi içerisinde hareket ettim

sizce bunun nedeni nedir

bunun neden yapmış olabilirim

sebebi şudur

her inanç sisteminin kendi taraftarları arasında

esasında her zaman üçer adet zümre vardır

daha iyi anlaşılsın diye

örnek olarak semavi din olan islamı ele alalım

bu dinin mensubu bir inanan iseniz

islamdaki adınız müslüman olur

inanmayan iseniz adınız kafirdir (ateist)

bunlardan başka bunların dışında bir zümre daha vardır ki

onlar da ya yarım inanan yahut inanırmış gibi yapanlar

dolayısıyla tam manasıyla kalpleri

zihinleri

mutmain olamayanlardır

bunlar ise münafık (yani temsili olarak deistte denebilir) olarak isimlendirilirler

işte ister semavi olsun

ister olmasın

bütün dinler

ve inanç sistemleri için en tehlikeli kimseler

genellikle bu zümrenin mensuplarıdır

bunu neden söyledim

şu yüzdendir ki

bir insan tamamıyla özgür irade ile ateist olabilir

içgüdüsel olarak bir yaratıcıya bağlanmayı

veya bağlanmamayı

ya da o yaratıcının göndermiş olduğu dinin mensubu olmayı veya olmamayı seçebilir

buna saygı duyulur

çünkü bu kişisel bir tercihidir

ve ancak bu seçimi yapan kişinin kendisini bağlamaktadır

bu iki zümre iki ayrı uçtur

ve birbirlerinden tamamıyla özgedir

inançsızlık(ateizm)

veya inanç(teizm)

maddesel bir nicelik olsa

ve hal olarak likit duruma dönüştürülerek

bir beherglas içerisine dökülmeleri mümkün olsa idi

kesinlikle birbirlerine karışmazlardı

yani birbirlerini müfsid hale getirmezlerdi

ancak bu muhteviyat içerisine

münafıklık

yahut deizm karıştırılması

heterojen karışımdaki inançsızlığın(ateizm) kendisi dahil olmak üzere

tüm inanç(teizm) sistemlerini

-özellikle de semavi olanlarını-

onulmaz şekilde bozabilen

klor gibi aşındırıcı

ve aşırı aktif bir madde gibidir

çünkü deistler

diğer ifade ile münafıklar

inanışın(teizm)

veya tümden inançsızlığın(ateizm)

kendisini

rasyonalizm(akılcılık)

ve deneysellik olgusu ile

alt etmeye çalışan

ve çoğu kez inançları

dini bilgileri

ve iradeleri zayıf olan pek çok kişiler üzerinde

bu emelleri hususunda muktedir olabilen

istilacı termit sürüleri gibidirler

burada

esasında isimleri veya tanımları farklı olsa bile

deizm ile münafıklığın kendisi genel geçer mantık kurallarına göre

izledikleri yol

ve kullandıkları enstrümanlar bakımından eşdeğerdirler

internet ortamında bulunan forum sayfaları

bilhassa sözlük siteleri

atesitlerden ziyade

aslında deist kişilerin

derin şekilde istilası altındadır

ve bu insanlar tümden inançsızlığı değil

dinsizliği savunmaktadırlar

öyle ki

karşı konulmaz gibi görünen

son derece somut

ve ilüzyon benzeri doneleri

art arda inananların zihinlerine zerk ederek

inanan insanları bir anda toplu şekilde inançsızlığa(ateizm veya deizm)

doğru sürükleyebilirler

bu anlamda deistler

veya münafıklar

dinsizliğin en sağlam misyonerleridir de denebilir

işte bu yüzden

islam dinine göre bu zümrenin(deizm ya da münafık)

mensuplarının cehennemdeki derekesi

tümden inançsız olan zümrenin (ateizm) derekesinden bile daha aşağıdadır

hal böyle iken

münafıklara

veya deistlere

sahip oldukları inanç sistemlerinden ötürü

asla saygı duyulmamalıdır

esasında toplumun genel gidişatını

ve muhteviyatını olumsuz

ve onulmaz şekillerde bozmaya yeltenen

hiçbir yönelime asla müsamaha

ve hoşgörü gösterilmemelidir

inanan ancak

aklı

inancı

iradesi

ve dini bilgisi zayıf bir kimsenin

deist veya münafık bir kimse ile

din hususunda münazaraya girişmesi

hele hele bir hiçbir şey yapmadan bir müddet zaman geçirmesi dahi

inancını ziyadesiyle sakatlamak

veya tümden yok etmek hususunda

kendisine rahatlıkla yetecektir

inanan herkes

dinlerini

ve sahip oldukları inançlarını korumak hususunda

bu gibi kimselere karşı azami surette dikkatli olmalıdırlar

vesselam


  12 Nisan 2025  |


içerik yazarı:   admin (yazar profili)

içerik yayın tarihi:   20 Ocak 2025

bu içerik ilgini çekti mi?

0 / 0


0 0 Oy-lar
içeriğe oy ver
Abone ol!
Bildir:  
guest
0 yorum-lar
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Satır İçi Geri Bildirimler
Tüm yorumları görüntüle